Hâl Dili
Abdullah S. DEMİRTAŞ 123. Sayı / HÂL DİLİ
Allah Rızasına Giden Yol
Bir gün Bayezid Bistamî k.s Hazretlerine Allah Tealâya ulaşmanın yolları soruldu.Hazret şöyle cevap verdi:
Allah Tealâya ulaşmak, Onun emirlerine gerçek manada sarılmak ve bütün hallerde ihlâslı olmakla beraber doğruluktan ayrılmamakla mümkündür. (Asım İbrahim Keyyâlî, Tezhibül-Mevâhibis-Sermediyye)
Hesap Duygusu
Bir gün Seyyid Ahmed Rufaî k.s. yardıma muhtaç bir köpek gördü. İnsanlar onu kovuyordu. O ise köpeği alıp oradan uzak bir yere götürdü ve onun için bir gölgelik yaptı. Köpek iyileşinceye kadar yedirdi içirdi ve tedavi etmek için uğraştı. İyi olunca da sıcak suyla yıkadı ve kendi beldesine götürdü.
Bu köpeğe niçin bu kadar önem veriyorsun, bunun hikmeti nedir, diye sordular. Hazret şöyle cevap verdi:
O köpeğe iyilik etmeseydim, Allah Tealânın beni hesaba çekmesinden ve bana Kalbinde mahlukuma karşı hiç merhamet yok mu? diye sormasından korktum. (İmam Şarânî, el-Envârül-Kudsiyye)
Kulluğun Temeli
Tasavvufun büyüklerinden İmam Gazalî k.s. Hazretleri şöyle der:
Kulluğun temeli üç şeydir:
1. İslâmın belirlediği hükümlere uymak,
2. Allah Tealânın takdirine razı olmak,
3. Allah Tealânın rızasını kazanma yolunda, nefsin arzu ve isteklerini terk etmek. (İmam Gazalî, Eyyühel-Veled)
Kuran-ı Kerim Sevgisi
Mevlana Halid k.s Hazretlerinin mürşidi olan Abdullah Dehlevî k.s. Hazretleri Kuran-ı Kerim okumayı ve dinlemeyi çok severdi. Özellikle İmam Rabbanî k.s Hazretlerinin torunu ve halifelerinden Şeyh Ebu Said Masumî Hazretlerinin tilavetinden çok hoşlanırdı. Onun Kuran okuyuşundan o kadar etkilenirdi ki adeta eriyip gider, gücü tükenirdi. Sonunda da ona şöyle derdi:
Şimdilik bu kadar yeter, artık daha fazlasını dinlemeye gücüm kalmadı.
Hazret ayrıca Hz. Mevlânanın Mesnevisini ve meşhur şairlerin şiirlerini dinlemeyi de severdi. Böyle zamanlarda vecd hali hasıl olurdu. Fakat o manevi olgunluğu sebebiyle bunu pek belli etmezdi. (Abdulmecid Hânî, el-Hadâikul-Verdiyye; Tezhibül-Mevâhibis-Sermediyye)
Çocuk Sırrı
Muhammed Diyauddin k.s Hazretleri çok sohbet ederdi. Adeta sohbet aşığıydı. Yanında sohbet edecek büyükler olmasa bile çocuklarla sohbet ederdi. Hanımı Medine validemiz bu duruma bir türlü anlam verememiş ve şöyle sormuştu:
Efendim, bu çocuklar sohbetten ne anlasınlar? Henüz beş altı yaşındalar..
Bunun üzerine Muhammed Diyauddin Hazretleri şöyle buyurdu:
Medine, ben de biliyorum, bu yaştaki çocuklar açıkça bir şey anlamaz. Ama Allahın rahmeti mutlaka iner. Onlar günahsızdır. Sâdât-ı Kiramın himmeti ve bereketi hissedilir. Zaten sohbetteki gaye de budur; Allahın rahmetinden, Sâdât-ı Kiramın himmet ve bereketinden istifade etmektir. Ben de bunu istiyorum. Yoksa boş yere konuşmak değil. (Altın Silsile, Semerkand Yay.)
Hatalıyı Değil, Hatayı Kabul Etme!
Tasavvuf büyüklerinden Şeyh Abdülkadir Geylanî k.s. sallanarak yürüyen bir sarhoş gördü. O anda kalbine kendisinin daha iyi bir insan olduğu hissi doğdu. Bu durumun farkına varan sarhoş, Abdülkadir Geylanî k.s Hazretlerine şöyle seslendi:
Ey Abdülkadir! Yüce Rabbim beni senin gibi, seni de benim gibi yapmaya kadirdir.
Sarhoşun bu sözü üzerine Abdülkadir Geylanî k.s hemen başını önüne eğdi ve Allah Tealâdan bağışlanma diledi.
Bu menkıbeyi anlatan İmam Şarânî k.s. bizlere şu uyarıda bulunur:
Ey kardeşim! İslâmın uygun görmediği şeyleri kabul etme. Ama bu kabul etmeme şahıslara karşı değil, işlenen günahlara karşı olsun. (el-Envârül-Kudsiyye)
Cennetin Anahtarı
Bir gün Bayezid-i Bistamî k.s. Hazretlerine,
Lâ ilâhe illallah (Allahtan başka ilâh olmadığına şehadet etmek) cennetin anahtarıdır. anlamına gelen hadis-i şerif hakkında ne dersiniz, diye sordular. Bayezid-i Bistamî k.s. şu açıklamayı yaptı:
Hadis sahihtir. Ancak anahtar, dişleri olmadan açamaz. Cennetin anahtarı olan Lâ ilâhe illallah sözünün dişleri ise dört şeydir:
1. Yalan söylemeyen ve gıybet etmeyen bir dil,
2. Aldatmayan ve hıyanet etmeyen bir kalp,
3. Şüpheli ve haram şeyleri yemeyen bir mide,
4. Bidat ve nefsin istek ve arzularının karışmadığı salih amel. (el-Hadâikul-Verdiyye)
Gerçek İhlâs
Büyük alim İmam Gazalî k.s. şöyle buyuruyor:
İhlâsın asıl manası, kulun yaptığı ameller karşılığında Allah Tealâdan mükafat talep etmemesidir. Nitekim ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
Oysa sizi de, yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır. (Sâffat, 96)
Şayet yapılan ibadet sevap elde etmek veya ceza korkusuyla olursa, bu şekilde davranan kimse tam anlamıyla ihlâs sahibi olamaz. Çünkü bu kişi kendi nefsi için çaba sarf etmiştir. (İmam Gazalî, Mükâşefetül-Kulûb)
Nefsin Kusurlarını Görmek
Sâdât-ı Kiramın büyüklerinden Seyyid Sıbgatullah Arvasî k.s. der ki:
Sofi tavus kuşu gibi olmalıdır. Tavus kuşu ayaklarının siyahlığına bakar. Vücudunun ne kadar güzel olduğuna değil. Sofi de kendi iyi haline bakmamalı, amellerine güvenmemeli. İyiliği görmek ve amellere güvenmek kibir ve gururlanmaya sebep olur. Yaratılmışlar arasındaki bütün manevi olgunluk, Allah Tealânın kemalâtının bir yansımasıdır. İnsanın bunun kendinden kaynaklandığını düşünmesi büyük bir kusur olur. (Altın Silsile)
Pişmanlık Ağacı
Ebu Yahya el-Varrâk k.s. şöyle buyurur:
Her kim nefsin istek ve arzularını yerine getirerek azalarını memnun ederse, kuşkusuz kalbinde nedamet ağacını dikmiş olur. (İmam Gazalî, İhya)
SEMERKAND - Aylık Tasavvufî Dergi
ISSN 1302-5074
Arşiv
Dergi Yılı Seçiniz 2009 2008 2007 2006 2005
Bölümler
SUNUŞ
BAŞYAZI
AYIN KONUSU
BİNBİR DAMLA
HÂL DİLİ
DÜN BUGÜN YARIN
DÜNYA HALİ
TENCERE
KAPAKTAKİLER
DİĞER YAZILAR
Arama
Detaylı Arama İçin Tıklayınız
Reklam
HAL DİLİ
Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul
- hakandidinir
- Özel Üye
- Mesajlar: 2638
- Kayıt: 10 Oca 2007, 00:00
Re: HAL DİLİ
Allah razı olsun kardeşim sağ olunuz var olunuz
Re: HAL DİLİ
Her biri ayrı güzellikte olan çok güzel bir demet sunmuşsunuz. Allah razı olsun inşaAllah.
Bizim yolumuz, incinmemek ve incitmemek yoludur!..