İnsan hayatı ve hedefi

İslami bilgilerin verildiği Hutbeler ve Vaazlar

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
ucharfbesnokta
Forum Sorumlusu
Forum Sorumlusu
Mesajlar: 428
Kayıt: 11 Kas 2008, 00:00
Konum: http://alicinan.wordpress.com/
İletişim:

İnsan hayatı ve hedefi

Mesaj gönderen ucharfbesnokta »

Muhterem Müslümanlar
Bir insan, Allah Teâlâ'nın varlığına ve birliğine, Muhammedi (s. a.v.) in onun kulu ve Peygamberi olduğuna, meleklere, kitaplara ve diğer peygamberlere, âhiret gününe ve kadere inanmakla mü'min ve Müslüman olur
Her mü'min, imanını geliştirip kuvvetlendirmek, kâmil ve olgun bir Müslüman olmak için gavret göstermek zorundadır
Bu ulvi dereceye ulaşmak için Rabbimizin emirlerini duymak ve Peygamberimizin sünnetlerine uymak gerekir. Böyle hareket et-meden dünya ve âhirette selâmeti bulmak, yelkensiz ve dümensiz bir gemi ile okyanusta yolculuk yapmak kadar zordur. Bu yol dikenli, tehlikeli ve haramilerle doludur.
Bu yol, dikkat ve uyanıklık ister. Cennet, bu engelleri asmakla ve durmayıp koşmakla elde edilir.
Durmadan dönen dünyada yerinde durmak zararlıdır. Âhirette giden bu yolda ileriye doğru yol alabilmek için öndere, ışığa ihtiyaç vardır. Yolun inişini, yokuşunu ve virajını gösteren işaretlere ihtiyaç vardır. Nerede ve ne gibi tehlikeler bulunduğuna dair bilgiye sahip olmak lâzımdır.
İslâm dini; bu yolu zarara uğramadan yürüyebilmek için gerekli bilgiyi ve şartlan göstermiş bulunmaktadır.

Âhiret yolculuğunu; kaptanı Hazret-i Muhammed, pusulası Kur'-ân azımüşşan, yelkeni sünnet, dümeni dikkat ve muharrik kuvveti iman olan İSLÂM gemisiyle yapmak gerekir
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmaktadır:
Sizin hayırlınız, kendinden hayır umulan ve şerrinden emin olunan kişidir
Mü'min, mü'mine karşı birbirini perçinleyen binalar gibidir
Mü'min geçim ehlidir. Geçimsiz ve kendisiyle geçim yapılamayan kimsede hayır yoktur.
Mü'min, namus ve şerefini korumakta son derece gayret sahibidir. Atını, pusatını ve hele ailesini düşmanın kucağına teslim etmez. O şerefli ve cömerttir. Varlığıyla insanların hayrına koşar. İnsanların hayırlısı, halka hayırlı olandır. Esasen mü'minler, bir cesedin uzuvlarına benzemektedir. Baş, gövdeden bir parça olduğu gibi, mü'min de iman ehlinden bir cüzdür. Başta olan (bir ağrı) için cesed acı duyduğu gibi, ehl-i imanın eleminden dolayı mü'min acı duyar
Mü'min akıllı, zeki ve (zararlardan) çekingendir

Muhterem Din kardeşlerim!
Allahü Teâlâ, hidayeti bulmamızda yol göstermeleri için peygamberi rehber kılmıştır. Bu tebliğlerin esasları çerçevesinde, biz de insanları irşad etmekle mükellef bulunmaktayız.
Hal böyle olunca halk arasında Allah ile kul arasına girilmez diyenler; taraf-ı ilâhiden, Allah ile kullar arasında peygamberlik yapmak üzere gönderilen peygamberleri hiç düşünmezler mi? Eğer peygamberler bu vazifesiyle gelmeselerdi, kendi başına kalan insanlar Hakkı bilemez, hidayeti bulamazdı,

Bazı kimselerin yanıldığı bîr husus var. O da, Neme lâzım sözüdür, iman sahibi her insan, hemcinsinin irşadına çalışmakla vazifelidir. Yolunu şaşırmış bir kimseyi ihmal etmeyip elinden tutmamız, uyarmamız ve hidayete erişmesine yardımcı olmamız lâzımdır,
Biz, ilme ve terakkiye herkesten fazla talip olup dine bağlılıkla ashâb-ı kiramın samimiyeti ile hareket edeceğiz.
Başımıza bir musibet gelse sabır ve tahammül gösterip kimseye şikâyette bulunmayacağız. Bir hayra ve saadete eriştiğimiz zaman, Allah Teâlâ'ya hamd edeceğiz.
Mü'min olarak doğruluğun, faziletin ve mertliğin örneği olacağız.
İnsan olarak yasamanın, İslâm olmaya bağlı bulunduğunu bilecek, ebedî âleme göç etme azminde olacağız. Her nerede olursak olalım, Allah'ın bizi görüp bildiğini akıldan çıkarmayacak haram kılınan şeylere yanaşmayacağız.
Bin tane mazeret, bir tane başarıya denk değildir… Tarih yazılırken okunmaz, yazıldıktan sonra okunur...
Cevapla

“Hutbeler ve Vaazlar” sayfasına dön