Çocuklarda Tembellik

Ağaç diyerek tohumu küçümsemeyenler için islamda çocuk hakkında aradıklarımız/paylaştıklarımız

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
Med_Cezir
İslamiYasam Genel Sorumlusu
İslamiYasam Genel Sorumlusu
Mesajlar: 1966
Kayıt: 11 Eki 2006, 23:00
Konum: İstanbul
İletişim:

Çocuklarda Tembellik

Mesaj gönderen Med_Cezir »

Anne baba ne yapıyorsa, bebekler de onları örnek alıp aynısını yapıyorlar. Televizyon ve bilgisayarda lüzumsuz vakit harcayan ebeveynlerin çocukları da onları örnek alıyor. Armut uzağa düşmüyor yani…

Ağustos böceği ile karınca” hikâyesini bilmeyeniniz yoktur. Tembelliğin ve neticelerinin en güzel örneğidir bu hikaye.
Ağustos böceği bütün yaz, gölgede saz çalıp şarkı söylerken, karınca kışa hazırlık yapar. O sıcakta kışlık yiyeceklerini taşır, yorulur, kan ter içinde kalır. Gün gelir kış kapıya dayanır. Yazın keyif yapan Ağustos böceği ise kış olunca yiyecek bir şey bulamaz ve karıncanın kapısını çalar. “Karınca kardeş bana biraz yiyecek verir misin? Bir dahaki Ağustos’ta verdiklerini geri veririm. Borç olsun” der. Karınca da “Bütün yaz ben çalışırken sen gölgede saz çalıp şarkı söyledin. Şimdi de git oyna biraz” der ve kapısını kapatır.

Öyle bir nesil yetiştiriyoruz ki oturduğu yerden kalkmaktan aciz, bir ayağını kaldırıp diğerinin yanına getirinceye kadar saatler geçen, dünyaya geldiğine adeta pişman, kendi işini kendi yapmaktan bile usanan tembel bir nesil. Büyük kızım Zeynep Sude’ye “Kızım bugün çarşıya alışverişe gidelim” dediğimde “Anne arabayla mı gideceğiz, yürüyerek mi?” sorusuna alıştım artık. Yürüyerek cevabını alacak olsa “of, öf ben gelmem anne” serzenişleri yükselmeye başlar. Ondaki amatörlüğümü küçük kızım Zehra Sena’da atmış olduğum için o farklı.

Ablasının tam tersine girişken, işini zamanında yapmasını seven, biraz da inatçı bir yapısı var. Yaptıklarınız söylediklerinizden farklıysa Hayatımız mükemmel olsun, iyi yerde olalım istiyoruz. Hedeflerimizi büyük tutuyoruz, bu güzel. Lakin emeksiz, zahmetsiz yemeğin olmayacağını, armudun pişip ağzımıza düşmeyeceğini bilmiyoruz veya beyhude beklentilerle farkında değiliz. Ya da içinde bulunduğumuz çağ hazırcılığı ve üretmeden tüketmeyi teşvik ediyor.

Anne baba ne yapıyorsa, bebekler de onları örnek alıp aynısını yapıyorlar. Televizyon ve bilgisayarda lüzumsuz vakit harcayan ebeveynlerin çocukları da onları örnek alıyor. Armut uzağa düşmüyor yani…

Anne babasıyla etkili vakit geçiremeyen, değer göremeyen çocuklar da onları taklit ederek bilgisayar ve televizyon başında vakit öldürüyor. Ve bundan hiç de sıkılmıyor. Hele de tavizkar bir anne babaya rastladıysa, yemeğini bile ayağına getirterek, gelecekteki üretkensizliğini bebeklikte ve çocuklukta taçlandırıyor.
Hep onun adına “Yapıveren” sizseniz Bir bebek dünyaya geldiğinde kendi ihtiyaçlarını kendi karşılayamıyor. Annesine bağımlı olarak hayata başlıyor. Ancak önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi bebeklikten çıkmaya başladığı aylardan itibaren çocuğa sorumluluk eğitimi verilmesi gerekiyor. Bu dönemden başarıyla çıkamayan anne baba, bebeğinin kendine bağımlı olarak yaşamasına sebep olarak en büyük kötülüğe neden oluyor.

Bebeklikten başlayan bu “yapıverme” ve neticesindeki “bağımlılık” hali, bir çocuğun gelişimindeki en büyük eksikliklerden biridir. “Yetiştirdiğiniz evlatlarınızın ileride nasıl olmasını istiyorsunuz?” diye sorulan anne babalardan en çok alınan cevap, “kendi ayakları üzerinde durabilen bir çocuk”tur. Ama günümüzün yetiştirme tarzı hiç de bunu göstermiyor. Yemeği yediriliveren, emeklerken koltuğa çıkamadığında çıkarılıveren, ayakkabısı bağlanıveren, yemeği bilgisayar masasına götürülüveren, ödevi yapılıveren çocuklar büyüdüklerinde değil ayakları üzerinde durabilmek anne babalarının da ayakta durmasına mani olacak sıkıntılar yaşıyor ve yaşatıyorlar.
Yetişme çağında aşırı koruyucu olunmadan çocuğun kendi yapabileceklerine izin verilmesi gerekmektedir. Düşen oyuncağını, emziğini, biberonu kendi alan, istediği eşyalarını gidip kendi getiren, bezini dolabından alıp hazır etmesi sağlanan bebekler tembelliğe düşmemekteler. Bebeklikten başlayarak sorumluluk duygusuyla büyüyen, uygun örnekleri de çevresinden gören çocuklar tembel olmamaktadırlar. Öğrenmedikleri tembelliği de ileriki yaşlarda uygulamamaktadırlar.

Taşıyamayacağı mesuliyetler yüklüyorsanız
Aileler sadece tavizkâr tutumla değil, baskıcı ve mükemmeliyetçi yetiştirme tutumuyla da tembelliği öğretiyorlar. Çocuklarının ilgi ve yeteneklerini bilmeden, çocuk olduklarını ve oyunla öğrendiklerini unutarak zorla bir şeyler vermeye çalışıyorlar. Bıkan çocuk da işi tembelliğe vuruyor veya gerçekten yapamayınca bir zaman sonra özgüvenini de kaybederek “öğretilmiş çaresizliği” yaşamaya başlıyor. Çocuklara bebeklik döneminden itibaren oyun oynama izni vererek ve oyun ortamlarında sorumluluk sahibi yaparak tembellik ihtimalini önlemek mümkündür. Yatarken okunacak hikâyelerin sonlarını onlara ders verecek şekilde değiştirmek de çağın hastalığının önüne geçmek için iyi bir yoldur.

Yetiştirdiğimiz neslin iyi olması için kötü şeyleri nasıl engelleriz diye düşünmek yerine iyi şeyleri öğretmeye çalışmak, doğruya giden yol için en kolay yol olacaktır. “Tembelliği nasıl engelleriz?” sorusunun cevabı da evlatlarımıza küçük yaşlardan itibaren sorumluluk vermekte ve anne baba olarak kendi maddi manevi sorumluluklarımızı yerine getirmekte gizlidir.

Kaynak: İnsan ve Hayat Dergisi
Helalin fazlası hesap, haramın fazlası azaptır.
İletişim: destek@islamiyasam.com
Cevapla

“Çocuk Eğitimi” sayfasına dön