Ölenin ardından yapılan yedinci, kırkıncı, elli ikinci gece

İslâmla ilgili bilmek istediklerimiz, dînimizin güzellikleri, Rabbimizin emir ve yasakları...

Moderatörler: ucharfbesnokta, Ertugrul

Cevapla
Med_Cezir
İslamiYasam Genel Sorumlusu
İslamiYasam Genel Sorumlusu
Mesajlar: 1966
Kayıt: 11 Eki 2006, 23:00
Konum: İstanbul
İletişim:

Ölenin ardından yapılan yedinci, kırkıncı, elli ikinci gece

Mesaj gönderen Med_Cezir »

Anadolu’nun büyük bir kısmında 7’nci, 40’ıncı ve 52’nci gece gibi uygulamalara maalesef sıkça rastlanmaktadır. Çocukluğumda hatırlıyorum; bizim köyde de âdetti. Hatta rahmetli dedem, o geceye mahsus bir duadan bahsetmiş ve onun yazılı olduğu bir kitapçığı bana vermişti. Ama daha sonraları ne yaptım, nereye koydum hatırlamıyorum. Şu an kütüphanemde gözükmüyor. Belki de bunun bid’at olduğunu öğrendikten sonra imha etmiş olmalıyım.

Evet, sanki çok önemli ve kesin bir emirmiş gibi, maalesef insanların pek çoğu ölen sevdiklerinin arkasından yapacakları hatimler, hayır ve dualar için; yedinci, kırkıncı, elli ikinci günleri beklemektedirler... Hatta, yukarıda da ifade etmeye çalıştığım üzere, elli ikinci geceye mahsus bir dua bile ihdas etmişler... Güya ölünün kemikleri etlerinden elli ikinci gecede ayrılırmış ve bu esnada müthiş bir azap duyarmış da, bu azabı duymaması için, belirlenen o dua okunurmuş... Oysa bütün bunlar bid'attir, dinimizde yeri yoktur.

Ölen bir din kardeşimizin arkasından okumak, dua etmek ve hayır yapmak için; ne yedinci, ne kırkıncı gün, ne de elli ikinci gece diye hususi bir zaman tayin edilmez. Bilakis böyle günleri beklemek, manasız olmaktan öteye; yapılacak hayrın geciktirilmesi açısından mahzurludur da...

Ölenin ruhu için yapılan hayırlar, verilen sadakalar, her an kabrinde kendisine erişir ve o kişi, suda boğulmak üzere olan kimsenin kurtulmak için yardım gözlediği gibi orada, çocuklarından, dost ve ahbaplarından gelecek hediyeleri bekler. Gönderilen sadaka, hayır, istiğfar, Kur'an ve duaların sevabını bir melek kendisine arz eder ve o esnada mevta öyle sevinir ki, tıpkı hayattakilerin bekledikleri bir hediyeye sevindikleri gibi…

Nitekim Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: “Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de babasından-anasından, kardeşinden-arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Kendisine bir dua gelince dünyanın hepsi kendisine verilmiş gibi sevinmekten daha çok sevinir. Allah Teâlâ, yaşayanların duaları sebebiyle, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi onlar için duâ ve istiğfar etmektir." (Ebû Mansur, İbn Abbas radıyallahü anhüma’dan rivayet etmiştir)

Halbuki ölenler için o geceleri tayin ederek Kur'an okumak, istiğfar ve dua etmek, yukarıda da ifade ettiğimiz üzere bid’attir, günahtır. Dinimizde böyle bir şey yani ölene dua etmek için belli günler tayin ve tesbit etmek yoktur. Bid’atin her türlüsünden olduğu gibi, bu ve bezeri nev’inden de kaçınmak gerekir.

Aslında sayısal değerlere bağlı kalmadan evlerde böyle cemiyetler düzenlenmesinde, dualar edilmesinde hiçbir mahzur yoktur... Mahzur, bu işlerin böylesine uydurma günlere hasredilmesi, yeni-yeni hurafelerin ortaya çıkması ve bu ameliyenin vecibe halini almış olmasıdır.

Biz de her daim fırsat kollamaya çalışalım, ölmüşlerimize ve diğer ölmüş bütün mü'minlere hediyeler göndermekten geri kalmayalım… Hatta hayatta olan kardeşerimizi de dualarımızdan eksik etmeyelim.

Hasılı; 7’nci, 40’ıncı, 52. gece gibi merasimler-törenler İslâm’a sonradan sokuşturulmuş uydurma âdetlerdir, bid’attir! Yine bunun gibi;

- Ölüye telkın verilirken can gelir, kalkmak ister, başını tahtaya çarpar ve o zaman, "eyvah ben ölmüşüm" der, sözü de…

- Ölen bir kişinin etleri ölümünden 40 - 52 gece sonra kemiklerinden ayrılır. Ölünün etleri kemiklerden kolay ayrılsın diye o gece evinde dua edilir, saçmalığı da…

- Bir kişi gömüldükten sonra ruhu 7 gün evini ziyaret eder, lafları da hurafeden ibarettir.

Binaenaleyh ölenin ruhuna hediye olmak üzere yapacağımız hayırlar-hasenatlar, hatimler, dualar için belli günleri beklememeli, her an her zaman onları hatırımızdan çıkartmamalıyız.

Ruhlarını; Tevhid, İstiğfar, İhlâs ve Kur’an… hatimleriyle devamlı olarak şâd etmeye gayret etmeliyiz. Nitekim ölen mü’min için İhlâs-ı şerif hatminin önemini belirten Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

"Sevdiğiniz ölmüş bir kişinin ardından, eğer 1000 defa Kul huvallhu ahad (İhlâs-ı şerif) suresini okursanız, o kişinin ruhunu azaptan kurtarmış olursunuz". Diğer hatimlerle alakalı da muhtelif rivayetler vardır. Dileyen, ihtiyaç hisseden kardeşlerimiz, dini eserlerin mevzu ile ilgili bölümlerine bakabilir.

Yazıya son noktayı bir başka hadis-i şerifle koymak istiyorum: “Yâsîn sûresini mevtâlarınızın yanında okuyunuz.” (el-Münâvi, Muhammed Abdurrauf, Feyzu’l-Kadîr, 6, 200.)

***

Rabbim (.c.c.), hayatımızla da mematımızla da ilgili bütün alanlarda bid’atlerden uzak, sünnet-i Rasûlüllah’a ittiba üzere bulunmayı cümlemize ve bilcümle Ümmet-i Muhammed’e nasip ve müyesser eylesin. Amin…


Kaynak: Halis Ece - http://www.halisece.com/akaid/690-oleni ... mleri.html

anahtar kelimeler: ölünün yedisi, kırkı, elli ikisinde ne okunur, kırkında hangi dualar okunur
Helalin fazlası hesap, haramın fazlası azaptır.
İletişim: destek@islamiyasam.com
Cevapla

“İslami Bilgi ve Kaynaklar” sayfasına dön